31 Ocak 2006
30 Ocak 2006
Show dünyası Top 10
18 - 24 Ocak tarihlerinde, 28 TV kanalında ve yazılı basında en fazla haberi çıkan isimlerde Sezen Aksu 131 haberle 1. sırada yer aldı. Show dünyasındaki sıralamada zirvenin sahibi, bayramda Beyaz Show'a konuk olması ve ABD'ye uzun bir tatile çıkması ile 131 haberle Sezen Aksu. İkinci sırada 122 haberle, tüp bebek konusu ile gündemde olan Hülya Avşar bulunuyor. İbrahim Tatlıses "Kuş gribi klibi" haberleri ile 99 haberle üçüncü sırada kendine yer bulmuş.Dördüncü sırada 96 haberle Mehmet Ali Erbil, beşinci sırada ise 95 haberle Tarkan var. Tarkan'ı sırasıyla; 72 haberle Seda Sayan, 61 haberle Banu Alkan, 58 haberle Gülben Ergen, 57 haberle Cem Yılmaz ve 54 haberle Petek Dinçöz takip ediyor.
27 Ocak 2006
24 Ocak 2006
Sezen Aksu'nun yalısı
Sezen Aksu'nun günlerce dışarı çıkmadan o şahane bestelerini yaptığı evi işte burası! Sezen Aksu'nun en büyük keyfi sabah 05:00 sularında uyanıp, boğaza karşı
beste yapmak, şarkı sözü yazmak. Sonra da evinden 150 metre uzaklıktaki stüdyosuna gidip şarkılarının düzenlemesini hazırlamak. Sezen Aksu'ya ilham veren bu yalı, yerli ve yabancı turistlerin de gözdesi olmuş. Kanlıca'ya gelen turistler Sezen Aksu'nun evini görmek istiyormuş.
Show dünyası Top 10
10 - 17 Ocak tarihlerinde, 28 TV kanalında ve yazılı basında en fazla haberi çıkan isimlerde Sezen Aksu 118 haberle 3. sırada yer aldı. Show dünyasındaki sıralamada birinci sırada, eski eşi ile birlikte ABD'ye giden Hülya Avşar 145 haberle yer alıyor. Avşar'ı 140 haberle iki filmi aynı anda vizyona giren Mehmet Ali Erbil izlerken, bayramda , Beyaz Show'a konuk olmasıyla adından sıkça söz ettiren Sezen Aksu 118 haberle üçüncü sırada yer aldı. Dördüncü sırada 95 haberle İbrahim Tatlıses, beşinci sırada ise 65 haberle, yoğun bir dizi temposuna giren Gülben Ergen var. Gülben Ergen'i sırasıyla; 65 haberle Tarkan, 63 haberle Özcan Deniz, 61 haberle Nilüfer, 60 haberle Seda Sayan ve 60 haberle Sibel Tüzün takip ediyor.
22 Ocak 2006
Güzelliğin sırrı sahici olmakta gizli
Ne güzel programdı öyle. Beyaz'ın Sezen Aksu'yu ağırladığı programdan bahsediyorum. Meslektaşlarına büyük bir gol attı, orası ayrı. Kendisini seyretmeyenleri bile esir etti. Müthiş özenilmiş bir çalışmaydı, hazırlanılmış, titizlenilmiş... Ya Sezen Aksu? Kendi adıma çok özlemişim televizyonda görmeyi. Kız kardeşimle kavga ettik telefonda. O daha çok şarkı söyleseydi dedi, ben keşke daha çok konuşsaydı. Doyamadık yani. Bir izleyici serçemize "Bebeğim" dedikçe önce güldük, sonra sinirlendik. Nereden senin bebeğin oluyormuş canım? Ünlülere "Sezen Aksu'yu nasıl anlatırsınız" diye sordular. Ya da aklınıza ilk ne gelir? Ağzımdan güzel kadın çıkıverdi. Kocam şaşırarak baktı bana. "Evet" dedim. "Ne var? Güzel kadın işte. Aklıma ilk gelen o." Güzel çünkü sahici. Güzel çünkü seksi. Güzel çünkü işveli, cilveli, kendini sevdirmeyi bilen. Güzel çünkü akıllı. Güzel çünkü kendine özgü. Güzel çünkü yaratıcı. Öylesine sıkıldım ki bir örnek gözüken, davranan, giyinen, konuşan kadınlardan... İşte o yüzden çok güzel Sezen. Dudakları, gözleri, kahkahası öylesine sahici. Bir sonraki sorusu harikaydı Beyaz'ın. Sanki şovmen olarak değil de bir sırrı bulabilmek için soruyordu, acemi bir telaş vardı sesinde, "Hadi ama" dedi. "Biz yaşıyoruz ama sen yazabiliyorsun, her şeyi nasıl bu kadar hissediyorsun?" Sahi nasıl hissediyor? O anda anladım aslında ne olduğunu. Sezen Aksu demek yaşanmamışlıklar demek. Hiç başlanmamış, hiç adım atılmamış heyecanlar. Beyaz bir sayfa demek. Orada işte, istersen alabilirsin. O yüzden güzel. Her yaşta, her ortamda. (Balçiçek Pamir'in 22.01.2006 tarihli Sabah'taki yazısından)
21 Ocak 2006
Ağlamanın keşfi
Müzik dergisi Bant'ın bu ayki sayısında Ufuk Aras imzalı yazıdan: "Hep elimizin altında olmalarından mıdır bilmem, uzun yıllar Türk müziğine, Türk edebiyatına gerekli önemi vermediğimi şimdilerde anlıyorum. Sait Faik'ten 'Semaver'i okuyup, (Fikret Kızılok'tan) 'Zaman Zaman'ı dinliyorum bugünlerde. Önce hangisine ağlıyorum unuttum." Genç birisinin Türk edebiyatının gerçekten de en ağlanacak hikâyelerinden birini keşfettiğini duymak çok güzel aslında. Bir 'gözyaşı sürekliliği', bir unut(a)mayış var burada diye sevinilebilir. Ama bir yandan da insana son zamanlardaki 'ağlamanın keşfinin' tam ne olduğunu düşündürtüyor. 'Babam ve Oğlum'un bazı seanslarında ünlü kâğıt mendil firması bedava mendil dağıtmış, bunun bir şehir efsanesi olduğunu farzetmek istiyorum ama galiba değil. Ağlamanın keşfini kitlelere yayan filme pek değinilmeyen bir açıdan bakan Şebnem İşigüzel şöyle diyordu geçenlerde: "Halk, akın akın 'Babam ve Oğlum'a gidiyor ve ağlıyor. Peki, yakın tarihine gözyaşı döken halk (...) sinemadan çıkıp Kenan Evren ile karşılaştığında nasıl sorabiliyor: Paşam geçmiş olsun, kanseriniz nasıl?" Gerçekten de var böyle bir şey ve bu durum ağlamanın (yeniden) keşfinin bir tür toplumsal akıl karışıklığının tezahürlerinden biri olup olmadığını düşündürüyor. İşigüzel'in çizdiği portre Maya Sahnesi'nde sahnelenen 'Belkıs Düştü Kuyuya' adlı tek kişilik oyunda, aynı anda hem 'terörist gençlere acıyıp hem Evren Paşa'yı yakışıklı bulan' ev kadınında cisimleşiyor. Belkıs, bir yandan patates soyarken bir yandan bütün bir kafa karışıklığının trajikomiğini dile getiriyor. Mutlaka gidin; Belkıs'ı bir erkek oyuncu canlandırıyor, bu da her şeyden önce karakterin içinde bulunduğu, değerlerle ilgili 'tranvestitliğe' işaret ediyor sembolik ve esprili biçimde. (Huysuz Virjin'in gizli gözyaşları gibi bir şey.) Evet, kime, neye ağlanıyor? Muhtemelen tam da 'yakın tarih'e değil; yakın tarihten biriken toplu bir acıya, ne isim konulursa konulsun fark etmeyen, ilk fırsatta gözyaşlarıyla yıkamak istediğimiz bir şeye... Birikmiş gözyaşları; ama gene bu yüzden, her şeyin birbirine karıştığı bir ağlama ortamı bu. Bu ortamdan istifade, 'Gönül Yarası' gibi 'Türk damak tadına uygun' tarifleri ısıtıp önümüze sürenler de var, 'Kutsal Yürek' gibi basit bir maneviyat anlayışıyla bize ve şu güne özgü bu ağlama halini toptan ıskalayanlar da. İkincisinin kendine örnek alsa da feyz almadığı Rossellini'nin 'Europe 51'i için Martin Scorsese "Bu film neredeyse hiç üslubu olmayan bir filmdir. Rosselini bütün sanatını modern azizliğin ne olduğu sorusunun emrine verir" demiş.
'Kutsal Yürek' ise tam tersine, bu büyük soruyu süslü üslubunun önüne koşuyor. Öte yandan mütevazi azizelere, gerçekten trajik, tek ve sarsıcı olana ağlanmıyor. Geçen senenin gözyaşlarını en çok hak eden filmlerinden 'Bulutları Beklerken'e pek az kişi ağladı. (Üstelik bu topraklarda azınlıkların çektiği eziyetlere ağlamaya, en azından diziler, şarkılar vs., düzeyinde popüler gözyaşları dökmeye hazır gibiydik.) Metis'ten çıkan 'Mucizevi Göstergeler' adlı kitabında edebiyat kuramcısı Franco Moretti (yönetmen Nanni Moretti'nin kardeşi olur) durumu gayet güzel açıklıyor: "Gözyaşları birleştirir. Peki ama kiminle birleştirir? Topluca ağlamak, tüm öfkeleri, haksızlıkları, suçları temizler. Bu kolektif bir birbirini aklama ritüelidir. Bu, yönüyle modern dünyanın temel özlemlerinden birini ifade eder; uzlaşı özlemi. Modern dünyada mümkün olan tek katarsis biçimi..."
Ağlamanın toplu keşfi, bizde şu anda tam böyle bir özleme denk düşüyor galiba. Ama gözyaşlarının şiddeti, özlemi perdeliyor. Ağlamanın bu topraklardaki gerçek kraliçesi, uzlaşı özleminden de hiç bihaber olmayan Sezen Aksu'nun geçende en dingin, en olgun haliyle çıktığı TV programında duygusallıktan kendinden geçen telefondaki kadına dediği gibi: "O kadar abartmayın hanımefendi!"
(Fatih Özgüven'in 19.01.2006 tarihli Radikal'deki yazısı)
19 Ocak 2006
18 Ocak 2006
Sezen Aksu'ya secde edenler (!)
Sezen Aksu, “popüler kültür sanat falan değildir. Ben ağzıma bir kere bile ‘sanatçıyım’ kelimesini almadım” dedi. Bunları söylediği halde Beyaz Şov’da, Beyazıt Öztürk de dahil olmak üzere kendisine mikrofon uzatılan herkes Sezen Aksu şakşakçılığı yaptı. Konuşanların tamamı şeker olup adeta eriyeceklerdi... Hepsinin ağzından Sezen’e dair bal damladı. Damlayan balların altında yatan gerçek tabi ki Sezen Aksu sevgisi... İnsan sevdiği için her zaman güzel şeyler ister, güzel sözler söyler. Ama onu tabu haline getirmek niye?.. Kendisi “ben tabu değilim” derken bu şakşakçılık niye... Alçakgönüllü ve yürekli insan portresi Sezen Aksu, acaba durduğu yerden karşı tarafa baktığında bu şakşakçılar için neler düşündü?..
Benden farklı düşündüğünü sanmıyorum. Çünkü yapılan iş kralın soytarılarının komikliğinden öte bir şey değildi. Soytarılar da, “büyük kralım, yüce kralım” deyip kırk takla atarlar... Beyaz Şov’da takla atanlar da, “Kraliçe”ye secde etme eylemini başarı ile gerçekleştirmiş oldular.
Halbuki onlar, Sezen’in ağzına bir kez bile “sanatçıyım” kelimesini almayan biri olduğunun hâlâ farkında bile değiller.
(Şafak Karaman'ın 18.01.2006 tarihli Bugün'deki yazısından)
Sezen!..
Sezen'in Beyaz ile yaptığı program, hem de gece yarısından sonraki saatlerde reyting rekorları kırmış. 15 reytingi, yani açık kapalı her 100 televizyondan on beşinin ayni programa takılması, prime time denen aile izleme saatinde bile zor..Bir de share var. Orada durum daha da net.. Açık olan her yüz televizyondan 49'unda bu program izlenmiş..Aslında merak ettim. O saatte uyanık olup da televizyon izleyen seyircilerin öbür yarısı Sezen ve Beyaz'dan daha cazip ne bulmuş olabilir ki?.Ben programın doruk bölümlerini ertesi gün Korcan Karar'ın ana haberlerinde seyrettim...
En mutlu olduğum şey, Sezen'in yüzü oldu.. O doktorların iznini ve bilgisini de aşan kortizon kullanımı yüzünden oluşan maske gibi yüz (Tıp adı, Moon Face) normale dönmeye başlamış.. Sezen'in o dünyalar anlamlısı yüzü geri gelmeye başlamış..
Harika!..
(Hıncal Uluç'un 18.01.2006 tarihli Sabah'taki yazısından)
17 Ocak 2006
Sezen sevgisinde buluşmak
Beyazıt Öztürk, yıllardır Sezen Aksu'yu davet ettiği programında onu nihayet cuma akşamı ağırlamış. Pazar ve pazartesi günü bu programa dair yazılanları okurken, ben fırsatı kaçırdım diye dertlenmiştim. Pazar günü bu çok seyredilen program tekrar yayımlandı.Yazılanları okudunuz mu?
Bakın Nil Karaibrahimgil ne diyordu: «Sezenaksu bir duygu perisidir. Birleşik yazılması gerekir. Boyunu, huyunu, dudaklarının kalınlığını ve ne giyeceğini biliriz. Sesinin tonunu anne karnındayken duymuşuzdur. O bizi hayata hazırlar, aşkı nasıl yaşayacağımızı söyler» (Hürr., 16 ocak).
Bana bunları söylemez elbette.
Mehmet Y. Yılmaz da aynı raydan gidiyor: «Yaşı uygun olup da bir Sezen Aksu şarkısıyla ilgili bir anısı olmayan hiç kimse yoktur. Kim bilir kaç âşık, sevgilisinden ayrıldıktan sonra Sezen'in şarkılarıyla gözyaşı döktü, geçip giden yıllara ağladı...» filan... (Milliyet, 16 ocak). Hayır, Sezen'in varlığını fark ettiğimde benim bu taraklarda da bezim yoktu. Tahmin edebilirsiniz...
Bu konuda bana da bir şeyler diyen, mesela Ali Saydam oldu: «Sezen Aksu'nun katıldığı Beyaz Show son yılların en derinlikli popüler eğlence programlarından biriydi. Ön hazırlığı için ciddî emek harcandığı belli olan programın başarısı belki Beyaz'a bir işaret olmuştur. Nitelikli ve derinlikli işler yaparak da popüler olmanın mümkün olduğunu görmüştür» (Sabah, 15 ocak).
Pazar günü yayın tekrarını seyrederken, hafızam beni aldı, taa 1955 yılına götürdü. Bir gece Paris'te, Fransa'nın efsaneleşmiş şarkıcısı Mistinguett'in 80'inci yaş günü kutlanmış, Fransızların sevgilisi sahnede genç dansçılarla birlikte kankan yapmıştı; oyunun sonunda eteğini savurup poposunu da göstererek.
Cumhurbaşkanı René Coty salona inip sahnenin önüne kadar gelmiş, yaşlı şarkıcıyı oradan alkışlamıştı. Salonda gözyaşını tutamayanlar çoktu. (Oradaydım sanmayın, Paris-Match'ta okuduğumdan hatırımda kalanları anlatıyorum. 1955'ti, Mistinguett ertesi yıl öldü.)
– Fransa en çok bu Mistinguett sevgisinde Fransa olduğunu hissediyor demiş; Allah biliyor ya gıpta etmiştim onlara.
Biz kulüp sevgisi der, kavga ederiz. Sağcı veya solcu idealleri benimser birbirimize gireriz. Laik ile dindar bir arada yaşayamazmış havalarına gireriz. Yukarıda anlatmaya çalıştığım hadisede beni en çok, Sezen sevgisinde buluşuyor olmamız duygulandırıyor.
(Hakkı Devrim'in 17.01.2006 tarihli Radikal'deki yazısından)
Sezen Aksu dersleri
Geçen bayram, Türkiye'nin "başına gelen" en güzel şeydi Sezen Aksu... Belki... Bayram yine bayram olurdu her şeye rağmen...Yani, toplu ölüm haberlerine, salgın hastalık korkularına, vicdan kanatan adaletsizliklere rağmen yine güzel olurdu belki bayram...
Çünkü, insanoğlunun en büyük "mucize"siydi,etrafını çeviren karabasan karanlığına karşın, kendi rüyasının iç aydınlığını büyütebilmek, her seferinde...
Lâkin...
Bunun için bile "bir şey"e ihtiyaç olurdu yine...
Sezen Aksu o "bir şey" di işte bir bayram gecesinde
Size, bize, hepimize kendimizi iyi hissettiren...
Bir de "bedava"dan derslerle...
Bu bayram; şehri birlikte paylaştığımız milyonlarca insanımızla birlikte İstanbul nöbetlerindeydik...
Yahya Kemal'in şiiri bir parça "hâl" değiştirdi, yağmurlu ve puslu İstanbul öğleden sonralarında:
"Sana uzun bir bayramdan baktım İstanbul!" oldu haliyle...
Gördüğümüz, görmeyi beklediğimizdi aslında...
Ne bayramlar görmüştü koca şehir "dersaadet" zamanlarından bu yana...
Ve daha ne bayramlar görecekti kimbilir, kana kana...
İçinde biz olmamıştık vakti zamanında...
Ve bir zaman gelecek, içinde yine biz olmayacağız...
Dalgalar olacak ama...
Bir de şarkılar, İstanbul akşamlarında mırıldanan...
"Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan..."
Rüyanın, bizim yaşadığımız "kısacık bir anı" karabasana dönmediyse şayet, kısacık kadının şarkılarındandı...
O gece anladık...
Gelelim bayram derslerine... İlk dersi Sezen'den önce "ev sahibi" verdi herkese...Yılmamak, yıkılmamak, bıkmamak, usanmamak diye bir şey varsa, "asılmak" diye bir şey varsa inadına, o dersin öğretmeni "Beyaz" oldu bayramın son akşamında...
Dersin adı: "Vazgeçmeyin asla... Bir gün mutlaka!" Öteki dersleri Sezen Aksu verdi canlı yayında birbiri peşi sıra...
Sakin bir makineli tüfek gibi... Makineli tüfek gibi ama; öyle bildiğinizden değil: Üzerimize yıllar yılı pervasızca sıkılmış; yüreklerimizi, inançlarımızı, değerlerimizi delik deşik etmiş mermileri, makineli tüfek gibi, aynı hızla geri aldı namlularına...
Canlanıp ayağa kalktık tozlarını silkelediğimiz insanlığımızla...
Ya "iyi" hissediyorduk kendimizi...
Ya da "iyi" olmuştuk işte düpedüz... Bir de "televizyon" dersleri vardı ki, cabası...
Ya "iyi" şeyler pekala izleniyordu işte; gerek yoktu şeytanın ayak altında avlanmaya...
Ya da...
İyiler "hâlâ" çoktu işte, bizi kötülüklerden koruyan çatıların altında...
Galiba en büyük ödülü de buydu ki gecenin; iyilerin "sessiz" çoğunluğu çoktandır ilk kez ses verip hakim oldu rakamların tartışılmaz hegemonyasına, memleket coğrafyasında...
Son dersi ise bin kere duyup okusanız, yine de bin kere yazmalı ak kağıtlara: O ak kağıtlar ki; hayatın fotoğrafını kendi "devasa portreleri"yle doldurdukça "büyüdüklerini" sananların hikayeleriyle "kara" lanmıştır yıllarca...
Oysa:
"Gücün bütün yollarından geçtim, karanlıkta bir yüz olmayı seçtim, anladım ki benim için yaşamak budur, bir işe yaradığını bilmek ve fotoğrafta görünmemek..."
Gece saat ikiyi geçiyordu, küçük kadın son dersi de ekrana yazdığında...
(Ali Kırca'nın 17.01.2006 tarihli Sabah'taki yazısı)
Turkish Edith Piaf
For London's Turkish community, this was surely a night out to remember. For those of us merely curious to check out Turkey's most celebrated female superstar, it was an unexpectedly wild and passionate reminder that there is some great music at the far end of the Mediterranean. Sezen Aksu is the undisputed queen of contemporary Turkish music. She has shown considerable bravery in linking traditional Turkish styles with western music and in tackling subjects that the authorities would prefer to have overlooked. In the 1970s she became the first Turkish woman to write and publicly perform her own songs. Since then she has built up a massive following in her home country, singing about everything from environmental issues to the ongoing civil war with the Kurds to painful emotional truths.
Making her first British appearance as part of the Barbican's Medfest series, she came on stage to find the packed-out audience already on their feet and cheering. They sang and clapped along as she launched into the first of her epic ballads, helped on stage by a belly-dancer in a bikini and shawl.
Many of Aksu's adoring audience were girls young enough to be her daughters, and the boisterous group around me explained her attraction. "She's been married, she has had many boyfriends, and she expresses her emotions very strongly." Indeed. There were sections where her emotional, declamatory songs made her sound like a Turkish Edith Piaf. But in other songs she veered into Arabic-influenced styles or Western pop. (Her song Simarik has been reworked as the Holly Valance hit, Kiss Kiss.) She was backed by three young backing singers and a 16-piece band that matched traditional instruments like the oud or pipes against bass and guitar, keyboards and a six-piece string section, and they attempted to switch from ancient to modern and back again, sometimes within the same song. Inevitably, the traditional pieces were far more original than some of the synth-backed ballads, but the audience sang and danced through them all. This grand Turkish celebration was extended to include the rousing opening band of Macedonian Gypsies, the Kocani Orkestar. Introduced as the "masters of speed folk", they stretched out in a line across the stage, with eight brass players alongside a singer, drummer and accordion player. Stomping songs featured bass lines on the tuba and frantic solos from clarinet, sax and trumpet. It was a night of unexpected musical passion.
(June 19, 2002, Robin Denselow, Guardian)
Show dünyası Top 10
03 - 09 Ocak tarihlerinde, 28 TV kanalında ve yazılı basında en fazla haberi çıkan isimlerde Sezen Aksu 100 haberle 5. sırada yer aldı. Show dünyasındaki sıralamada birinci sırada 140 haberle Hülya Avşar yer alıyor. Avşar'ı 139 haberle iki filmi aynı anda vizyona giren Mehmet Ali Erbil izlerken, Özcan Deniz 121 haberle üçüncü sırada yer almış. Dördüncü sırada 112 haberle nişanlısı Nihat Doğan ile magazin gündeminden düşmeyen Seda Sayan, beşinci sırada ise 100 haberle, bayramda yoğun bir program yapan Sezen Aksu var. Sezen Aksu'yu sırasıyla; 98 haberle İbrahim Tatlıses, 94 haberle Yılmaz Erdoğan, 90 haberle Petek Dinçöz, 88 haberle Cem Yılmaz, 81 haberle Gülben Ergen takip ediyor.
16 Ocak 2006
Yavrum sen bir Sezen Aksu çocuğusun!
(Başlıkla ilgili kısmı okumak için atlayınız 3. paragrafa. İlk ikisi fuzuli bir girizgáh.)Evet, ben de o ukalalardanım. Televizyon seyretmiyorum. Kötü müzik dinlemiyorum. Gözümüzü, kulağımızı, dolayısıyla içimizi dışımızı temiz tutalım kampanyası gereğince kendimi koruyorum. Görmem gerekmeyen şeyleri, görmem gerekmez. Görmek istersem de açar bakarım. Televizyondan içi geçmiş insanlara bakınca durum şu: Kalçalarında birikmiş ’negatif enerji’ deyip durduğumuz şeyi eritmek için, ’haset titremesi’ ya da ’sinirleri hoplatma’ yöntemi uyguluyorlar. Fakat bunlarla o yağ erimez, tam tersi omega 3’den iyice uzaklaşır. Beyin ve ruh daha fazla yağ bağlar. Şöyle düşünün: Ömrün yarısı uykuda, çöp (rüyaların öğütücü olup olmadığını ayrıca tartışırız). Reenkarnasyon da tatlı bir uykuya dalma masalı farzedelim. O zaman elimizde kalan zamanı, ışık çıkaran bir kutunun içindeki ateş böceklerine kızıp durarak mı geçirelim diyorsunuz? Demezsiniz öyle.
Seyretmeyelim diye yürüyüşe çıkacak falan değilim. Herkes istediğini yapsın. Ben de istediğim zaman açıp bakıyorum. Seyretmek değil ama. Tesadüfen beynime bir görüntü çakılmasın diye özen göstererek. O çakılan direğin etrafında bir süre otlamayarak. Aynı insanlara sinirlenip durmak istemediğimden. Sağ elini yukarı kaldırarak, televizyondaki onu duymayan insanlara bağıran yaşlı bir beyin olmamak için. Bu giriş, benim televizyonla eğlenmediğimin altını yeterince çizdi. Asıl konuma gelebilirim...
Cuma akşamı Beyaz’da Sezen Aksu vardı. Gelen telefonlara itinayla "Yo hayır buluşamayız, akşam Beyaz’da Sezen Aksu var" denildi. Televizyonun karşısına geçip oturdum. Kendimi teslim ettim. Seyrettim, baktım, gördüm, hissettim. Hepimizin içinde olan bir varlığın canlı yayına çıkması, hepimizi ilgilendirir. Sezenaksu bir duygu perisidir. Birleşik yazılması gerekir. Boyunu, huyunu, dudaklarının kalınlığını ve ne giyeceğini biliriz. Sesinin tonunu anne karnındayken duymuşuzdur. O bizi hayata hazırlar, aşkı nasıl yaşayacağımızı söyler. Sezenaksu insan kokteylinin içindeki her şeyi bilir. Sarhoş edici şeyleri en iyi bilir. Bütün Türk halkının üzerine kendinden damlatıp kalbimizi cayır cayır yakan odur. İçimizde ondan bir damla bulunması duyguları keskinleştirir ve ne hissettiğimizin adı muhakkak konur. 8 yaşımdayken elime fırçayı alıp aynaya baktığımda, söyleyeceğim şarkı "Git"tir. O 16 yaşında yıllarını kaybetmişse, benim de 8 yaşımda gitmesi için yalan söylediğim biri vardır mutlaka. "Gitme yoksa atlarım en yakın köprüden" benim aynı insana, yıllar sonraki şakadan tehdidimdir. Bana 8 yaşımda şarkıların nereden geldiğini gösteren babam ve Sezenaksu’ydu. Şarkılarda perişan olan o erkekle de tanışmam, ta o yıllara dayanır...
Şimdi bu insan övgüden bıkmıştır. Bu köşeden onu daha da sıkıştıracak değilim. Eğer bir gün ona methiyeler düzmemi isterse, bunu seve seve yaparım. Dün şunu anladım: Kıymeti bir yana, kendisini yere -ayak basılan yere- koyduğu için, onu alıp başımıza taç yaptık. Öyle değerli bir şey kendini yere atarsa, insan onu alır, en tepeye koyar.
Programın olduğu gece, uyumadım. Adı ’sezenaksu’ olan bir şarkı geldi aklıma, beni rahat bırakmadı. Kalkıp, kaydedemedim. Melodiyi defalarca içimden geçirdim, sabah mutlaka hatırlarım dedim. Meğersem o, öylesine geçerken uğramış, fazla kalmayacakmış.
Son söz: Parlamak için, hiçbir kasını sıkması gerekmeyen bu varlığı, o kutunun içinde en güzel şekilde ağırladığı için Beyaz’a teşekkür ederim. Herkesin ’bana bakın, hayır hayır bana, bu tarafa bakın’ diye cılız bir ışık çıkarmak için, kendini parçalarcasına kastığı bir mecrada bir nefes. Hiç gürültüsüz bir ses. Kendini zar zor dışına attığı bir kutuya iki saatliğine girmekse,
ne hoş bir heves...
(Nil Karaibrahimgil'in 16.01.2005 tarihli Hürriyet'teki yazısı)
Dostluğumuz örnek olmalı
İkisi de star, ikisi de yıllardır zirvede... Rekabetin acımasızlığına rağmen dost olmayı başarabilmiş Ajda Pekkan ile Sezen Aksu. "Kim daha büyük" tartışmalarından uzakta, yeri geldiğinde birbirlerinin önünde saygıyla eğilip iltifatlar ediyorlar karşılıklı! Sezen Aksu, Pekkan'a 'Meleğim' diye hitap ediyor, Pekkan ise Aksu'ya 'Kıymetlim, Sezoşum' diyor. Yeni albümü için için Sezen Aksu ile birlikte çalışan Ajda Pekkan bugünlere birlikte geldiklerini belirterek, 'minik serçe'yle ilgili duygularını şöyle ifade etti: "Biz buralara kolay gelmedik. Birlikte yol aldık. Dostluğumuz çok eskiye dayanır. Çok iyi anlaşıyoruz. Albüm aşamasında hep birlikteydik. Onunla çalışırken çok keyif aldım. Fikret Şenes'den sonra duygu ve düşüncelerimi yansıtacak Sezen ve Şehrazat var. Bizden sonraki kuşağa bakıyorum hep kavga ediyorlar. Kıskançlık çok fazla. Sanatçı kolay yetişmiyor."
A
jda Pekkan, yaklaşık 9 yıllık aradan sonra yepyeni şarkılarıyla hayranlarına sürpriz yapacak. Mart ayında piyasaya çıkması beklenen albümünün kayıtlarını Sezen Aksu'nun Kanlıca'daki stüdyosunda yapan Süperstar, "Herkesin çocuğu kendine güzel görünür. Albümüm çok güzel oldu. Bütün şarkılar sıfır kilometre" dedi. Pekkan'ın albümünün müzik direktörlüğünü Atilla Özdemiroğlu yapıyor. Prodüktörü ise yıllardır Sezen Aksu'nun yardımcılığını yapan, albümlerinde de prodüktörlüğü üstlenen Yaşar Gaga. Albümde; Sezen Aksu'nun bir şarkısı, iki şarkı sözü, Bülent Özdemir'in iki, Ercan Saatçi'nin bir, Şehrazat'ın bir şarkısı yer alıyor.(16.01.2005 tarihli Sabah Günaydın'dan)
Hadi indir bakalım -14-
- Beyaz Show: Sezen giriş - indir- Beyaz Show: İlk konuşmalar - indir
- Beyaz Show: Şarkılarım - indir
- Beyaz Show: Sezen/Kenan, Sarışınım - indir
- Beyaz Show: Onno için - indir
- Beyaz Show: Sezen Aksu Show'93 - indir
- Beyaz Show: İzleyiciyle düet - indir
- Beyaz Show: Biliyorsun - indir
- Beyaz Show: Sohbet (1) - indir
- Beyaz Show: Sohbet (2) - indir
* (Bu aralar Megaupload'da varolan sorunlar nedeniyle indirilemeyebilirler ancak "Hadi indir bakalım -15- "te Beyaz Show'un tümünü indirebilirsiniz.)
15 Ocak 2006
Utanabilmenin erdem olduğunu hatırlatan kadın
Birazcık övülünce yerin dibine giren, kızarıp bozaran, ne yapacağını bilemeyen iki sanatçı gördüm: Biri türkülerimizin yaşayan en büyük efsanesi Neşet Ertaş, diğeri de aşklarımızın, çaresizliklerimizin, hüzünlerimizin, sevinçlerimizin doğal ortağı Sezen Aksu... Sezen Aksu, Beyazıt Öztürk'ün yıllardır sürdürdüğü kampanyaya daha fazla sessiz kalamadı ve "Beyaz Show"a konuk oldu.Programa telefonla katılan izleyicilerin sevinç çığlıkları ve övgü dolu sözleri karşısında, hep aynı şeyi söyledi:
"Beni bu kadar pohpohlamayın. Bu saatten sonra kafayı sıyırmam herhalde ama yine de dengesini kaybeder insan. Şımarıp, şaşırmaktan korkarım."
Bu sözler; almasını bilenler için bir hayat dersidir aslında!
Gündemde kalmak uğruna yatak maceralarını bile gazeteci ordusu önünde anlatmaktan utanmayanlara, ilerleyen yaşlarına karşın hâlâ kendilerini "Türkiye'nin en güzel kadını" ilan etmekten çekinmeyenlere; kibarca ve yaşayarak verilen bir ders...
Sezen Aksu da Neşet Ertaş da övgü ve teşekkür beklemiyorlar bizden...
Tam tersine, yaşadıkları güzellikler için her fırsatta "hayata teşekkür" ediyorlar.
Keşke; büyüklüklerini "gazetelerde haber olma sayılarıyla" kanıtlamaya çalışanlar da bu terbiyeden biraz olsun pay alabilseler...
Belki daha fazla sevilirlerdi; ne dersiniz?
(Mustafa Mutlu'nun 15.01.2006 tarihli Vatan'daki yazısından)
'Pop, sanat değil, sanatçı değilim'
Şovmen Beyazıt Öztürk, 3 yıldır Minik Serçe'yi programına davet ediyor, bu çağrısı bir türlü kabul görmüyordu. Sonunda bir kampanya başlattı Beyaz. Programa katılan konuklar, stüdyoda açılan deftere 1 yıl boyunca "Sezen Aksu'yu Beyaz Şov'da görmek istiyoruz" diye imza attı. Ve bir rüya gerçek oldu... Minik Serçe stüdyoya geldi, Beyaz muradına erdi... Minik Serçe, telefonla arayan seyircilerin kendi deyimiyle 'pohpohlayan' sözlerine "Beni abartmayın" diye karşılık verdi. İsteyen herkese beste verdiğini anlatırken popüler müzik dünyasında polemik yaratacak sözler de etti: "Zaten popüler müzik denen şey sanat değildir. Ben bugüne kadar kendime sanatçıyım demedim."
Beyaz Minik Serçe'ye anne babasını aradıklarım söyledi. Aksu, "Öyle şeylerle ilgilenmezler" diyerek ailesini anlattı, salonda kahkaha koptu: "Babam telefon açıyor, 'Kızım gayet güzel çalışmalarını duyuyorum, başarılarının devamını dilerim' diyor. Hâlâ benim okulu bitiremediğime hayıflanır." İzmir'de ailesinin yaşadığı sokağa Sezen Aksu adının verilmesi konusunda ise "Bu çok da güzel bir şey değil" dedi.
Beyaz, Aksu'nun Kanlıca'daki evine gittiği bir günü anlattı: "Aniden kar bastırınca mahsur kaldık. 'Pinpon oynayalım' dedi. Çok iyi oynarım, kabul ettim. Ama yenmek imkansız. Kıpırdamadan oynuyor. Kendine göre üslup geliştirmiş.' Aksu ise ağırlığını koydu: "Belden yukarıyı çalıştıran bir tarz geliştirdim. Vizontele ekibi bile beni yenemedi."
Başından kırmızı güller dökülen Minik Serçe, jeste verdiği tepkiyle Beyaz'ın sıkı takipçisi olduğunu ele verdi. "Bunu ben bir yerlerden hatırlıyorum" derken Beyaz'ın bir dönem sevgili olduğu Çağla Şikel'e yaptığı sürprizi hatırlattı. Beyaz da "Onlar papatyaydı" dedi.
* Ünlü isimler skeçleriyle Aksu'yu güldürdü.
* Aksu, bütün duygulu, övgü dolu sözlere rağmen kendini pek koyvermedi. Rahattı. Bir an vardı ki, telefondaki seyircinin "Allah seni korusun" dediği an, gözleri doldu.
* Onno Tunç'un ölüm yıldönümüne denk gelen programda "Beni Unutma"yı söyledi. Finali ise "en sevdiğim şarkı, Kaybolan Yıllar gibi" dediği "Gidemem"le yaptı...
(15.01.2005 tarihli Vatan'dan)
Popüler ve derinlikli olma dersi
Gecenin bir saatine kadar gözümüzü kırpmadan izledik. Sezen Aksu'nun katıldığı Beyaz Show son yılların en derinlikli popüler eğlence programlarından biriydi. Ön hazırlığı için ciddi emek harcandığı belli olan programın başarısı belki Beyaz'a bir işaret olmuştur. Nitelikli ve derinlikli işler yaparak da popüler olmanın mümkün olduğunu görmüştür. Perihan Abla, Süper Baba, İkinci Bahar, Bir İstanbul Masalı, Yabancı Damat, Aliye'nin elde ettiği başarıların arkasındaki dinamikleri görememiş olabilir. Ama Sezen Aksu ile yaptığı programa ve kendi hazırladığı formata, gösterdiği özene baksın yeter. TV'de kalıcı başarının hem popüler hem de derinlikli olmaktan geçtiğini Sezen'e ve bu programa bir daha baksa görecektir. Program o kadar iyi, duygusal mesajı o kadar baskındı ki, Beyaz kadar zeki ve akıllı birinin 'Kamu oyu' ile 'kamu vicdanı' gibi birbirinden tamamen ayrı iki kavramı 'kamu oyu vicdanı' şeklinde, hiçbir zaman bir araya gelmeyecek bir isim tamlamasında bir kaç kez kullanmasını bile görmezden geldik...
(Ali Saydam'ın 15.01.2006 tarihli Sabah'taki yazısından)
Hastalığı yendim dipçik gibiyim
Beyazıt Öztürk’ün üç yıldır programına gelmesi için imza topladığı Sezen Aksu, cuma gecesi "Beyaz Show"a katıldı. Birçok ünlü ismin Aksu’ya mesaj yolladığı program, reyting rekoru kırdı. "Beyaz Show", 42.8’lik izlenme payıyla son dönemin en çok izlenen talk show programı oldu ve günü birinci kapadı.Beyazıt Öztürk, tam üç yıldır peşinden koştuğu Sezen Aksu’yu sonunda ikna ederek, cuma gecesi programına konuk etmeyi başardı. Aksu kendisiyle ilgili merak edilen birçok soruyu ilk kez yanıtladı. Birçok sürprizin bir arada yaşandığı "Beyaz Show"da, Beyazıt Öztürk, önce 3 yıldır programına çıkmayan Aksu’ya, kendisine has üslubuyla hesap sordu. Aksu en çok sanat ve medya camiasındaki ünlü isimlerin halktan tiplemeler kılığına girerek kendisiyle ilgili yaptıkları açıklamalara güldü. Öztürk, üç yıl boyunca gelmesi için imza topladığı defteri Aksu’ya hediye ederken "Sezen Aksu bir yere çıkmıyor dediler. Bu olayı çıkmıyora getirdiler. Biz onu ’Minik Serçe’ olarak biliyoruz, aslında o Çakal Carlos" dedi. İşte Ali Kırca’nın Aksu’yu başbakan olmaya davet ettiği, sürpriz doğum günü partisi başta olmak üzere birçok duygusal anın yaşandığı, 10.9 reyting, 42.8 share ile AB grubunda birinci olan "Beyaz Show"da yaşananlar:
Ağır bir hastalık geçirdimAksu, medyanın gündeminden uzun bir süre uzak kalmasına neden olan hastalığı hakkında da konuştu: "Çok ağır bir hastalık geçirdim. Kortizon tedavisi gördüm. Adrenalini yüksek birine kortizon verildiğinde böbreküstü bezleri salgı yapmayı durdurdu. Bu da vücudun tamamen savunma mekanizmasının yerle bir olması demek. Ölümcül bir hastalıktı. Ben de ’Bu böbreküstü bezlerimi çalıştırmazsam bana da Sezen demesinler’ dedim ve azmettim. Bu hastalığımın adı Kuşin Sendromu. İnsanın ağzı burnu şişiyor. Sahneye çıkmaya devam ettim. Fizik ve beden üzerine inşa edilmemiş sanatım var diye sahneye çıkmakta sakınca görmedim. O dönemde çok yakından fotoğraf çekilmesini istemedim. Yüzümdeki şişlikler daha yeni geçiyor. O dönemde herkesin derdi varken bir de kendimi yüklemeyeyim dedim ve hastalığımla ilgili açıklamalar yapmadım. Bu yüzden bir sürü spekülasyonlar yapıldı. Şu anda hastalığımla ilgili bir sorunum yok, dipçik gibiyim."
Tanrı seni korusun
Beyaz’ın "Bu kadar güzel aşk şarkıları yaratan birisine sormak istiyorum. Aşkı nasıl yaşarsın? Kaprisli misin? Aşkların şiddetli mi geçer" sorusuna Aksu; "Eskiden biraz kanlı günlerim oldu. Ancak insan zamanla değişiyor... Aslında herkes aynı duyguları yaşıyor ama bazıları yansıtıyor. Benim gibi yansıtanlara ise katip deniyor. İçgüdüm korkularımdan daha baskın çıktığı için bu şarkıları besteliyorum" yanıtını verdi.
Canlı telefon bağlantıları Türk halkının Sezen Aksu’ya olan büyük sevgisinin bir göstergesiydi. Birçok izleyici çığlıklarıyla stüdyoyu inletti. Bazıları Aksu ile konuştuğuna inanamadı. Programa İzmir’den bağlanan Sibel Güral adlı izleyici, "Seni çok seviyorum. Daha ne diyeyim, tapıyorum sana" dedi. Programın en duygusal anı ise Birsel Aydın adlı izleyicinin gözyaşları içerisinde "Bebeğim benim. Tanrı seni korusun" sözleriydi. Sezen Aksu daha sonra bu izleyiciyle düet yaptı. Programda, Sezen Aksu’nun orkestrasında görev alan Kenan Doğulu’nun abisi Ozan Doğulu için sürpriz bir doğum günü kutlaması düzenlendi. Kenan Doğulu, stüdyoya doğum günü pastasıyla girdi. Aksu ve Kenan Doğulu, doğum günü hediyesi olarak "Gel Gel Şarışınım" şarkısını birlikte söylediler.
Programda, 1993 yılında yayınlanan Sezen Aksu Show görüntüleri ekranlara getirildi. Levent Yüksel’in iki kolu havada göründüğü klip görüntüleri Beyaz’ın "İnsan bayağı değişiyor" esprisiyle kahkaha tufanına dönüştü.
Beyaz, Sezen Aksu’ya İzmir’de bir sokağa adının verilmesini hatırlattı. Aksu "Annemlerin oturduğu sokak. Aslında bir şıklık ama çok rahatsız oluyorum. Ben kendi adıma sokak istemiyorum. Bu fazla" açıklamasında bulundu.
Çağla taktiğiBeyaz, konuğu Sezen Aksu için tavandan gül yağdırdı. Güller Aksu’nun başına sert bir şekilde düştü hatta bazıları Aksu’nun elbisesinin içine kaçtı. Aksu, Beyaz’ın bu jestine karşılık, "Ben bu olayı bir yerden hatırlıyorum" diyerek Beyaz’ın bir dönem ilişki yaşadığı Çağla Şikel’i konuk ettiği programında papatya yağmuruna tutmasını hatırlattı.
Aksu, Beyaz’ın "Neden bu kadar çok sanatçıya şarkı verdiğin soruluyor. Neye göre veriyorsun" sorusuna şu yanıtı verdi: "Çok tuhaf yargıç pozisyonunda karar vermem gerekiyor. Ben Tanrı’nın terazisi değilim. Popüler kültür sanat falan değildir. Ben ağzıma bir kere bile ’Sanatçıyım’ kelimesini almadım. Dolayısıyla bence herkes şarkı söylesin. Sesi iyi kötü olmuş o başka. Asıl karar mercii kamuoyu vicdanıdır..."
Birçok ünlü isim halktan tiplemeler kılığında Sezen Aksu’ya mesaj iletti. Aksu hakkında konuşanlar arasında Uğur Dündar, Ali Kırca, Şansal Büyüka, Zekeriya Beyaz, Emre Altuğ, Demet Akbağ, Şahan Gökbakar, Volkan Konak, Ebru Şallı, Emel Sayın, Deniz Seki, Burhan Öçal, Deniz Akkaya, Gülben Ergen, Sertab Erener, İclal Aydın, Ata Demirer vardı. Ali Kırca, Aksu’ya Başbakan olmak isteyip istemediğini sordu. Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim programa telefon bağlantısıyla katıldı.
Stüdyo bir sponsor firma tarafından bedel alınmadan özel olarak hazırlandı. Aksu stüdyoya konserlerinde yanından hiç eksik etmediği vantilatörlerini de getirdi. Beyaz’ın vantilatörlerden dolayı üşüdüğüne dair bol bol espri yaptı şovda, Aksu şarkılarını kendi orkestrası eşliğinde seslendirdi.Telefonla bağlanan bir izleyicinin "Sezen Aksu’yu en iyi hangi şarkı ifade eder" sorusuna Aksu şu dizelerle yanıt verdi: "Gücün bütün yollarından geçtim. Kalabalıkta bir yüz olmayı seçtim. İşte yaşam budur. Bir işe yaradığımı bilmeyi, fotoğrafta görünmemeyi seçtim".
(15.01.2006 tarihli Hürriyet'ten)
14 Ocak 2006
Sezen Aksu güller içinde konuk oldu
Aylarca süren ikna çalışmaları sonunda Sezen Aksu'yu konuk eden Beyaz, programı her zamanki esprili üslübuyla açtı.Aksu, kendisi için özel olarak hazırlanan güller içindeki stüdyoda geniş bir orkestra ve Ozan Doğulu'nun piyanosu eşliğinde sevilen şarkılarını seslendirdi.
Saat 11.30'da başlayan programda Ali Kırca, Uğur Dündar, İclal Aydın, Ata Demirer, Şahan Gökbakar,Deniz Seki, Gülben Ergen, Emel Sayın, Demet Akbağ, Şansal Büyüka gibi isimlerin de aralarında yer aldığı birçok ünlü, çeşitli mizansenlerle Sezen Aksu hakkındaki düşüncelerini dile getirdiler.
Kenan Doğulu, stüdyoya getirdiği pastayla programda kardeşi Ozan Doğulu'nun doğum gününü kutladı.
Programda Aksu, 14 Ocak'ın ölüm yıldönümü olması nedeniyle Onno Tunç için 'Beni Unutma' adlı şarkıyı söyledi.
Bu arada, program için yapılan hazırlıklar Sezen Aksu'yu da şaşırttı. Beyaz'a yayının bir anında 'Beni çok iyi ağırlıyorsun' diyen sanatçı, telefonla programa katılan izleyicilerin yağdırdıkları övgülere ise cevap vermekte zorlandı.Programda bir ara Sezen Aksu'nun başından güller döküldü. Beyaz, daha önce de sevgilisi Çağla Şikel için de tepesinden beyaz papatyalar yağdırmıştı. Sezen Aksu, güllere çok sevindi; Beyaz'a papatyaları da hatırlatamadan edemedi.
Program 02.30'da sona erdi.
-----------
- Güller nasıl yağdı? İndir, izle...
-----------
- Fotoğraflar için Gürhan'a teşekkürler...
Onno Tunç (1948 - 1996)
Anladım sonu yok yalnızlığın13 Ocak 2006
Minik Serçe'nin "kulis" mönüsü
Zaman zaman araya ayrılık girse de birbirlerinden asla kopamayan ve altı yıldır büyük bir aşk yaşayan Sezen Aksu ile Önder Fırat'ın yolları bayramda ayrıldı! Durun, hemen aklınıza yanlış bir şey gelmesin. Bir türlü nikâh masasına oturamasalar da Aksu ile Fırat'ın aşkları dolu dizgin devam ediyor. Uzun süredir özel günlerde sahne çıkmayan Sezen Aksu, bu akşam Antalya'daki Sungate Port Royal'de sahne alacağı için aşıkların arasına mecburi bir ayrılık girmiş. Sevgilisi bayramda çalışacağı için Önder Fırat NewYork'a gitmiş. Aksu da bayramdan sonra New York'a uçup, Önder Fırat ile baş başa yenidünyada bir ay tatil yapacakmış.
Bu arada Sezen Aksu'nun sahneye çıkacağı Sungate PortRoyal Otel'den, kulisi için neler istediğini öğrendim. Sezen Aksu'nun istediklerinin listesine göz atınca, pop müziğin en büyük starı olarak gösterilen bir sanatçıya göre ne kadar mütevazı olduğunu gördüm. Yeni yetme şarkıcılara, aşağıda sıraladığım listeye dikkatle bakmalarını ve biraz ders almalarını öneriyorum...İşte Sezen Aksu'nun İstekleri
* Hayat ve Pınar su (500 ml.) 10 adet
* Coca Cola Light (250 ml. cam şişe) 10 adet
* Karışık meyve suyu 10 adet
* Soda 5 adet
* Tadım beyaz leblebi 1 adet
* Meyve tabağı 2 adet
* Karışık çerez 1 adet
* Johnnie Walker Black Label viski 1 adet
* Omega sarı tekila 1 adet
* Limon 5 adet* Küp buz (Masaj için) 20 lt.
* Ayaklı vantilatör 2 adet
* Leğen (Ayak bakımı için) 1 adet
(12.01.2006 tarihli Sabah Günaydın'dan)
07 Ocak 2006
Sezen Aksu "Beyaz Show"da
Beyazıt Öztürk, uzun zamandır Sezen Aksu'yu programında ağırlamak için uğraşıyordu. Hatta bu uğurda Sezen Aksu için bir skeçbile çekmişti.Beyazıt Öztürk'ün haftalarca programına çıkması için çağrıda bulunduğu Sezen Aksu, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'ndaki konserinde seyircilerin, "Beyaz Show"a neden katılmıyorsunuz? Yapmadığı kalmadı haftalardır" sorusuna şu yanıtı vermişti. "O kadar çok program var ve o kadar çok davet geliyor ki , hiçbirine çıkmıyorum. Birine çıksam, diğerine ayıp olur. Birine gidince hepsine gitmem lazım. Zamanım kıymetli. Bir sürü şarkı yapıyorum. Bu şarkılar kolay mı oluyor sanıyorsunuz? Bu programlar rating kaygısıyla yapılıyor. Orada istediğim gibi davranamam ki. İstemediğiniz bir soru gelebiliyor. Cevap vermek zorunda kalıyorsunuz. Durum öyle bir noktaya gelince de ben duramam, uçar giderim."
Ve nitekim geçen Mayıs ayında Sezen Aksu'nun konuk olduğu "Ajda Pekkan Show"a telefonla bağlanan Öztürk, sanatçıdan programına katılacağına dair söz almıştı. Ancak tarihte küçük bir hata vardı. Aksu'nun verdiği tarih Cuma değil, Cumartesi akşamıydı. Böylece sezon sonunda Aksu'yu konuk alamayan Öztürk, muradına bayramın 4. günü eriyor ve Sezen Aksu'yu canlıı yayında ağırlıyor. Özel süprizlerin yer alacağı programda Sezen Aksu, soruları yanıtlayacak ve güzel şarkılarını seslendirecek.
Beyaz Show, 13 Ocak Cuma 22:30'da Kanal D'de.





