18 Ağustos 2008

Ölme, e mi Sezen Aksu!..

Çoktan seçmeli yalanlarla dolu bir ülkenin yeterince insan, yeterince hüzünlü, bir o kadar neşeli yanısınız desek yeridir. Kadrolu sokak kedileriyle aynı asfalta basmaya, aynı güneşle ısınmaya devam ediniz! Huşu içerisindeki sırlarımız, tutkularımız, körkütük aşklarımız, akademisyen edalarıyla küçümsenen, arabeskse n’olmuş şarkılarınızın tam ortasından geçer. Kulakları çınlasın ‘kanlınız’ gazetecinin dediği gibi “aşktan dibe vurup, ağlayıp zırlayan, yıkılan, mahvolan kadınlar’’; şarkılarınız sayesinde genital ıvır zıvırlarıyla matrak geçebildiler! Çünkü kadınlar için bilhassa sert iklimli bir ülkede şifalıydı şarkılarınız.
Doğrusu önermek isterim; yorulmayınız konserlerde, Latin Amerika yerlilerinin bir protesto eyleminde yaptıkları gibi ağzınızı şarkı söylüyormuşçasına sadece açıp kapayın yeter. Biz duruşunuzla şarkılarınızı dinler ve bakışınızla söyleriz, şüphesiz! Sezen Aksu ‘arsızlığı’ ya da ‘solculuğu’ diye ne yersiz bir tanımlama yapan solcu kardeşlerimize rağmen hem iflah olmaz kızıllığımla eklemek isterim bunu! Endişemiz olmasın ki öğrenecekler onlar da kulvarları karıştırmamayı. Yoksa Müzeyyen Senar dinlediğimiz için asılabiliriz hani. Yasağın sınırını kim belirleyecek?
Eh! Takdir ediniz ki siz de pek rahat durmuyor, ele avuca gelmiyorsunuz! Son olarak İzmir’deki konserinizde, ezan okunmaya başlayınca ara verip camilere güzel sesli müezzin istediğinizde, ‘sen kim ezanı yorumlamak kim?’ şeklinde ifadelerle karşılaşacağınızı tahmin etmeliydiniz! Oysa sahici içtenliğiniz nedeniyle Chiapas’da yaşasanız Zapatistlere bulaşacağınızdan eminim!
Spontan savaş karşıtı söylemleri nedeniyle neredeyse linç edilecekken, can havliyle Mehmetçik Vakfı’na çil altınlar bağışlayarak unutulmayı deneyen Bülent Ersoy’a destek atmak mı desek! Yapısal dönüşüm ucubesi nedeniyle yerlerinden edilen Sulukule sakinleri ile dokuz sekizlik buluşma mı! Nöbet tutan Türk askerleri için yazdığınız “kendini de bizi de dünyayı da affet/ama sen yine de hep hayattan bahset” ezgilerini mi! Diyarbakır’da yağmur altında onbinlerce Kürt şarkılarınızla ıslanmayı göze aldığında, kalbinizin yarısını orda bırakmanızın ne mühim bir mesele olduğunu mu desek!
Cumartesi anneleri ile buluşmanızı, meşum cinayetten sonra, taziyede Hrant Dink için sadece kızına ilettiğiniz ağıttan mı bahsetsek!
Sahte belgelerle askerden kaçmaya çalıştığı için yargılanan Serdar Ortaç Türkiye’sinde, Ahmet Kaya Kürtçe klip nedeniyle linç edilmek istenmişti hatırlarsanız. Hazır, Ceza’nın ve pek çok genç sanatçının şarkılarına ses katmışken, konserlerinizde Ermeni, Kürt, Rum çocuklara şarkı söyleme olanağı yaratmışken, sesinizden Kürtçe bir nağmeyi duyma isteği ham bir hayal olmasa gerek!
Akıl almaz bir suskunluk ve aldırış etmezlik dünyasında, vicdanlarından ancak yakalanabilir insanlar. Memlekette yaşanan dezavantajlı hikâyelere en küçük bir ses çıkarmamış, rahatsız olduğunu gösterir hiçbir şey yapmamışlara karşılık, popüler kültür cemaatinden vefalı bir duruştur sizinkisi! Yaşanan dehşete karşı vicdanınızı diri tutunuz. Hayatımızda daha üç otuzluk yeriniz var. Çok yaşayınız e mi? Perspektifiniz bozulmasın inşallah!

Nalan Temeltaş / Radikal

1 Yorum Ekle:

Anonymous Adsız said...

SAKIN ÖLME SEZEN;
SENDE GIDERSEN HIC KIMSEM KALMAYACAK!
HSKL

2:54 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home

 8o  XMLº 
Blogwise - blog directory
Music Blog Top Sites
blog search directory
Blogarama - The Blog Directory
Proogle.de
Link Dünyası>
Technorati Profile