31 Mayıs 2006

Sezen Aksu'yu Anlamak


Bu kadar şöhret, bu kadar starlık çemberi içinde “sıradanlık” hayat için ısrar etmek, herkesin, her sanatçının harcı mı? diye düşünüyorum... Başkası, Sezen Aksu gibi bu hassas dengeleri kurabilir mi? Onları yarınlara taşıyabilir miydi? Hem, hep zirvede kalıp, hem “sıradan” kendisini yaşayabilir miydi?
Sıfır’dan yukarıya, oldukça dik bir rampayı tırmanıyoruz, nefesimiz yetecek, aracımızın gücü çekecek mi diye birbirimize bakıyoruz!
Kanlıca’nın “tam orta” yerinde, şarkıların “dem”lendiği “Sezen Aksu bayırı”ndayız...
Taksiler bile gönüllü kesilmiş, Şarkıların Sultanı’na...
S” demeniz bile yeterli, o sakin, sıradan ama muhteşem duygularla dolu “gönül köşkü”nün yolunu bulabilmek için...
Sezen Aksu ile parlama yapmak için beste kuyruğuna girenlerin işi gerçekten zor!
Önce, bu mutevazi şöhret yolunu, bir kaç kez gidip gelmeleri, hatta notalar eşliğinde bir aşağı- bir yukarı defalarca yürümeleri gerek...
İstanbul İstanbul olalı neler yaşamıştı kim bilir! Ama hiç bir dönemde Kanlıca’dan yükselen bu güzel nağmelere, güzelik şarkılara bu kadar “teslim” olmamıştı...
Neydi bu işin sırrı? Neydi O’nu zirvede tutan?
Neydi, şarkılarını yalnız söylerken, birden bire ardından ordular gibi korolar oluşturan?
Bir sırrı, bir sihri olmalıydı elbette bütün bunların?
MGD Yönetimdeki arkadaşlarımla, Sezen’in “gönül köşkü”nün önünde “kısa bir mola” verirken, tanıdığım Sezen Aksu’yu gözlerimin önünden geçiriyorum...
Tam 27 yıl olmuş Sezen Aksu’yu tanıyalı... Kanlıca’daki “bayırı” kadar meşhur, evinin dik ve dolamaçlı merdivenlerini, güler güzlü bir güvenlik görevlisinin selamıyla tamamlıyoruz...
Aradan 27 yıl geçmesine karşın, Sezen Aksu’daki hassasiyet şaşırtmıyor beni..
Oldukça dakik yine. Kapıda karşılıyor bizleri, MGD Yönetim Kurulu üyelerini..
”Herkes kendisindeki değişimi” merak ederken, kendi değişimini unutuveriyor Sezen’i izlerken, dinlerken...
Bilen bilir ama, müthiş hafızasına da hep hayran kalmışımdır Sezen Aksu’nun...
Aramızda yeni yönetim kurulunda yer arkadaşımız “Muharrem Acartürk (Türkiye) olmasına karşın, Şarkıların Sultanı herkese tek tek ve ismiyle hitap ediyor...
Bay romantik Arslan Güven’e, “Minik Kuş” Nurcan’a... Çok önemli bir anında fotoğrafını çekmediği için “asla hayıflanmadığı” Caner Budak’ı, tek tek ismiyle hatırlıyor...
Ve, “İzmirlim” dediği Önder Çorlu’yu, eskisi gibi sevecenlikle kucakladı Sezen Aksu...
Hiç birbirimizi “yoklamadık”, hiç politik olmaya çalışmadık iki saat boyunca...
Meğer, iki tarafta birbirini, böylesine güzel sohbetleri ne çok özlemiş...
Çayların biri gitti, biri geldi konuşurken...
Dünya tatlısı şirin mi şirin kedileri, gönül kapısının sevecen bekçileri, yani köpekleri, yardımcısı Yaşar Gaga, evdeki yardımcıları bile bu iki saatlik dostane sohbetin tanıklarıydı....
Gözlerim, pencereden süzülen o muhteşem İstanbul manzarasına takılınca, Sezen’in sesiyle yeniden sohbete döndüm...
Meğer bilmeden “Kanlıca’nın orta yerine”, tam da üzerine oturmuşum!
”İstanbul, İstanbul’u, tam senin oturduğun yerde yazmıştım” dedi Şarkıların Sultanı!
Toparlanmaya çalışırken, yine espriyi patlattı.... “Yok yok, rahat et, daha iyileri geliyor, yolda!.
”En belirgin özelliklerinden biri de önce, insan dostu olmasıydı Sezen Aksu’nun... Ve de asla vaz geçmediği İstanbul’a, hatta boğaza olan aşkı, tutkusu...
Sultan dediğime bakmayın siz.... Gönüllerin sultanı o.... Sırça sarayları mı, boğazı görsün yeter, mutevazı bir daire mi? deseniz, ikincisinin üzerine dünyasını hemen kuruverir...
Bu kadar şöhret, bu kadar starlık çemberi içinde “sıradanlık” hayat için ısrar etmek, herkesin, her sanatçının harcı mı? diye düşünüyorum...
Başkası, Sezen Aksu gibi bu hassas dengeleri kurabilir mi? Onları yarınlara taşıyabilir miydi?
Hem, hep zirvede kalıp, hem “sıradan” kendisini yaşayabilir miydi?
Hiç sanmıyorum...
Sezen Aksu’yu, Sezen Aksu yapan en önemli öğelerden biri bu olsa gerek...
Şarkıları kadar, çok iyi bir “mimar” O... Duyguların öğretmeni, iyi bir “duvar” ustası! aynı zamanda..
Aradaki hassas dengeleri, mesafe duvarlarını, gözle görülmeyen ama hissedilen “hassas köprüleri” başka kim inşa edebilir ki? Etrafındaki kalabalığa rağmen, her kesimden insana her zaman mesafeli geçişler tanıyabilen kaç insan tanıyoruz ki?
Sezen Aksu’nun Hassas Dengeler Köprüsü’nden defalarca geçmek için, biletleri yakmamak için, yüreğine bakmak yeterli Sezen’in...
Ya da şarkılarını mırıldanmak...
İstanbul’un sırtlarında...
Kanlıca’nın tam ortasında...
Sezen Aksu’yu, olduğu gibi kabul edip, onu rahat bırakmak (ama asla yalnız değil), kendi halinde yaşamasını anlamak en iyisi olsa gerek...
(Nurettin Soydan'ın 26 Kasım 2005 tarihli yazısı)

1 Yorum Ekle:

Anonymous Adsız said...

sezen aksu bir şarkıcıdan öte, evimizin insanı sanki. başımızın tacı. biz daha ziyade duruşuna hastayız. Allah uzun huzurlu ömürler versin.

8:01 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home

 8o  XMLº 
Blogwise - blog directory
Music Blog Top Sites
blog search directory
Blogarama - The Blog Directory
Proogle.de
Link Dünyası>
Technorati Profile