21 Kasım 2005

Soğuk algınlığına, gönül dalgınlığına Sezen Aksu ilacı

Sezen Aksu'nun 'Kardelen' konserinin Kars ayağına gidememek içimde ukteydi. Ama ha Kars ha TİM. Yağmurdan trafiğin durduğu cumartesi akşamı, Maslak'a ulaşmak da öyle az buz meşakkatli iş değil.
Bir de soğuk, bir de tembellikten indirmemişim yukarıdan daha kavi botları, bir de tesisin 'İçeride kırmızı halıda yürüyün, dışarıda ne haliniz varsa görün' stratejisi, Kars ayazı ne mene bir şeydir, tahmin imkânı tanıdı bize bu toplam. Fener'in maçının sadece ilk devresi seyredildiği için yan koltuktan da öyle bir soğuk hava dalgası üflenmekte ki içime içime, hayır el/ayak mühim değil, maksat ruhlar/kalpler üşümesin di mi?
Ama Allah büyük! Dev bir ısıtıcı yaratıp koymuş sahneye. İnsanlık tarihinin herhalde ısıtma gücü en yüksek elemanlarından biri: Sezen Aksu.
Sahneye yerleştirildiğinde öyle güçlü bir ısı yayıyor ki, soğuk algınlığı, gönül dalgınlığı, ne varsa iyileştiriyor. Her seferinde bir şey oldu, 'Kardelen' konserlerinin hiçbirine gidemedim ben. Biliyorsunuz uzun soluklu bir proje bu, aylardır devam ediyor. Turkcell'in birkaç yıldır sürdürdüğü, imkân bulamayan kız çocuklarına okuma fırsatı sağlayan çalışmalarına Sezen Aksu da 'Kardelen' albümüyle katkıda bulundu, birçok farklı noktada konser verdi, albüm satışından elde edilecek geliri kampanyaya akıttı.
Cumartesi akşamki, sondan galiba iki evvelkiydi ama hararet eksilmemişti, daha önceki 'Kardelen' konserlerinde de yoklama vermiş groupie kadınlar bağırıyordu: "Bu benim üçüncü, İzmir'den geldim!" Sezen Aksu 'nun epeyce çok konserine gittim.
Millet genellikle 'Sen Ağlama/Geri Dön' aşamasında zıvanadan çıkar. Tuttuğunun farkındaydım ama bu kadarını doğrusu bilmiyordum: 'İkili Delilik' o mertebeye çıkmış. Millet ayaklanarak avaz avaz eşlik ediyor. Yine her konserde atraksiyonlar olur, ekipten birilerini öne çıkartmalar...
Bu defaki en eğlenceli sürpriz, bis ile birlikte gelen 'kaşıkçı' kişilikti. Bir yandan muazzam bir enerjiyle kaşık çalan, bir yandan hipnotize eder biçimde oynayan Mustafa beyi izlemek çok ama çok zevkliydi. Çıkışta bir çift aralarında konuşuyordu, adam başka bir ismi örnek vererek şöyle dedi:
"Mesela onun parçalarını evde dinlemek hoşuma gidiyor ama konserleri hiçbir şey ifade etmiyor, bu kadının ise (Sezen'i kastediyor) canlı halinde başka bir şey var."
Var. Bir sakınmama hali var. Görmüş geçirmişlik, üzerine düşünmüşlük, sevmiyorum bu lafı ama bir tür bilgelik var işte, süslü laflara, ihtiyaç duymayan.
Mevzu ağdalandığı andaki açıverme becerisi sonra. Hayatı da, kendini de hafifletme, normalleştirme gayreti. Reçetesi olmayan, çok nadir denk düşen bir şey. O yüzden o kadar kıymetli, o kadar kopyasız.
Şarkıları insanın en hassas yerlerini eller, kaşır, o ayrı, ama canlıyken bunu da görüyorsunuz, gördük repertuvar arası konuşmalarda.
Bir de ne biçim, etrafta görmeyi artık unuttuğumuz bir güvenle, gururla karşılıyor gelen yılları. O, bu kadar iyi buyur ettiği için mi, onlar da ona o kadar iyi geliyor... Sezen Aksu donmuş bedenlerimizi de, büzüşmüş yüreklerimizi de açtı işte gene. Müteşekkiriz.
(Nur Çintay A.'nın 21.11.2005 tarihli Radikal'deki yazısı)

0 Yorum Ekle:

Yorum Gönder

<< Home

 8o  XMLº 
Blogwise - blog directory
Music Blog Top Sites
blog search directory
Blogarama - The Blog Directory
Proogle.de
Link Dünyası>
Technorati Profile