06 Kasım 2005

Ah hayat nerede başlar, ya kader?

İstanbul’da mimoza zamanı...
Hayat, sarı minik çiçek toplarından, yamacıma kadar gelen bir tarifsiz bahar kokusu bu günlerde. Öyle. Bildiğim diğer baharlara benzemiyor bir yandan da; erik ağaçları önce beyaza duruyor, sonra; daha önce hiç duymadığım bir ses gelip tüm çiçekleri mavi, lacivert ve beyaza boyuyor, aynı anda.
Bir afacan çocuğun sesinden şarkı söyler oldu bahar kuşları, Boğaz, asırlık can dostum, hem mavi, hem lacivert, hem beyaz akıyor aynı anda. Ve ben ilk kez, binleri aşan yaşımla ilk kez olduğum yerde çakılı kalmak yerine, onunla akıyorum. Hayat bu günlerde kareli mavi-lacivert-beyaz bir gömlek çünkü... Küçük, zayıf bir bedeni sarıp sarmalayan sıradan bir gömlek... Hayat bu günlerde, radyo başlarında tutulan nöbet demek.
Hayat, bu günlerde hüzün, hayat, bir o kadar da “yaşanmamış yıllar”a yazılmış ağıt.
Size de olur mu? Bir duyulup, bir kaybolan ses misali, hayat duvarlarınıza vurup vurup durur mu?
Ben beni kendi içimdeee, bilmem ararsam bulur muyum?
Bilmem, ben sormuyorum bu kez, bir genç ses soruyor, bir koca dudak, harelerinde dünyanın turladığı elâ göz soruyor. Adı Sezen.
Bir deniz şehrini bırakıp, bu deniz şehrine geldiydi, birkaç yıl önceydi, 1974 Sonbaharı idi tam olarak... Derdi şarkı söylemekti... O zaman olmamıştı, söylediği ilk şarkı yüreğine uymamıştı. Bir serap gibiydi, cebinde 500 lira, yanında neredeyse boyu kadar üç bavul ve arkadaşı Nilgün ile birkaç gün içinde geçti gitti şehrimden o vakit...
Tam bir daha gelmez, taş duvarlarıma konmaz, kulemden şehrime bakmaz diyordum ki, bugün, mavi-lacivert-beyaz bir gömlek olup çıktı karşıma yeniden.
Yaşanmamış genç yıllarımııı, ve sebebini suskunluğumun?
Salacak’ta ev hanımları bahar odaya dolsun diye pencereleri açık bırakmıyor mu, ben kendimi pervazların dibinde buluyorum, her açık radyoda, her cızırtılı orta dalgada “Yaşanmamış Yıllar”ı arıyorum.
Görüyor musun Sezen, şimdi radyolar arka arkaya çalıyor şarkılarını; bir “Yaşanmamış Yıllar”a ağıt yakıyorsun, bir “Kusura Bakma” diyorsun.
Yüzünü zar-zor hatırlıyorum. Unkapanı yollarında bindiğin bir taksi ile şehrimi turlarken kaşık kadar yüzünü bir an için görmüştüm, bir de bir televizyon programında görünmüştün serap misali. Ya sen hatırlar mısın, başını çevirip göz ucuyla bana baktığını, sıkıntılarını suyuma kattığını? Sormadan duramayacağım bu şehir halâ gurbet midir senin için yoksa alıştın mı? Sahi Sezen, seninle karşılaşmamız, kaynaşmamız henüz görmediğin bir rüyanın tılsımında mı saklı?
Yazayım mı? Zaten bildiğin, zamanı gelince fark edeceğin tılsımı dökeyim mi kelimelere?
Kanada’ya gideceksin birkaç ay sonra, eşinin yanına. Biz burada şarkılarını dinlerken, bedenin Kanada’da, aklın notalarda olacak... Ve bu şehre dönmek isteyeceksin bir süre sonra.
Herşey nasıl da sığacak bavula, aşk dışında. Aşk, öylece orta yerde kalıverecek, kim bilir belki de aşk ile hüzün yumak olup o gün yerleşecek yüreğine.
Bir gece, tam da yola çıkmana bir gün kala, uykuya yatıp, hayata uyanacaksın. Bunu yapacaksın. Sahi sen o an mı gireceksin asıl hayatıma? Sahi ya, sen o an gireceksin asıl hayatıma.
Kanada-İngiltere-Almanya-Türkiye. Bu uzun yolun bir yerinde bindiğin uçağın düştüğünü göreceksin rüyanda. “Eğer rüyamda gördüğüm uçak tipi, yarınki uçuşta da aynıysa, imkânı yok binmem” diyeceksin eşin Engin’e. Doğru çıkacak rüyan. Rüyanda düşen uçakla aynı diye binmeyeceksin, başka bir uçuşla değiştireceksin ucuz olsun diye aldığın öğrenci biletini...
10 Eylül 1976 olacak zaman.Biz henüz şarkılarını yeni yeni duyarken...
Hay Allah, o rüya olmasa, o uçağa binsen sen, çıkıp gideceksin demek ki yeni girdiğin hayatlardan, daha asıl şarkılarını söylememişken...
Ah hayat nerede başlar Sezen, ya kader?
Şimdi, İstanbul’da Nisan ortaları, “İzmir’den genç bir ses”diye takdim ediyor seni radyolar, bir yüzünde Yaşanmamış Yıllar”, diğerinde “Kusura Bakma” olan kırkbeşlik plağın kapışılıyor. Ben ise, asırlık yaşımda gördüklerime rağmen halâ, şu mimoza zamanı, dallara konan her serçe kuşuna aynı soruyu soruyorum: Hayatın içinde mi gizlenir kader? Hayatın neresinde gizlidir kader? Hayatın bizzat kendisi midir kader?

(Fügen Ünal Şen'in 'Kuzey Yanım Ayazım' adlı kitabından)
(Teşekkürler Gamze)

0 Yorum Ekle:

Yorum Gönder

<< Home

 8o  XMLº 
Blogwise - blog directory
Music Blog Top Sites
blog search directory
Blogarama - The Blog Directory
Proogle.de
Link Dünyası>
Technorati Profile