18 Ekim 2005

Sezen Aksu'nun yanağı



Çamaşır makinesini programlayarak ve sardunyaları sulayarak geçirdiğim hayatımda birden kaldıramayacağım çapta heyecanlar baş gösterdi arkadaşlar. Tamam, Dünya Kupası zıplamasına da öldük bittik ama sonuçta bu, kaldırabileceğim bir heyecan. Diğeri ise kendi kişisel tarihimde daha önemli yer tutuyor. Şöyle söyleyeyim: Çarşamba gecesi kısmi felç geçirdim. Sezen Aksu konserindeydik; Açıkhava'da. Bir önceki yazıya göz atmış olanlar hatırlayacaktır; benim Sezen Aksu'ya karşı karasevda civarında gezinen bir platonik durumum vardır. Neyse, konser başladı, hep beraber icra ettiğimiz repertuvarımızda epey yol kat ettik. Sonra Sezen Aksu, sahneden inip dolaşmaya başladı. Ben çok korkarım böyle zamanlarda. Elim ayağım birbirine girer. Yabaniliğim tavana vurur. Tam böyle paralize olmaya hazır dururken, delice istediğim ve delice korktuğum bir şey oldu. Baktım geliyor. Geldi. Yanımda da tesadüfen o şahane parlaklıktaki gözleri eşliğinde konsere gelmiş olan Deniz Türkali oturuyor. (Türkali'nin kızı Zeynep, Aksu'nun vokalistlerinden ve de bir seksapel yumağı.) Böyle bir konumsal avantajımız var yani. Sonra kartopu efektiyle karşı karşıya kaldık; hadise kontrolden çıktı. Bir baktım, Sezen Aksu'nun yanağı, öpüş mesafemde duruyor. Tabii asıl arzum ısırmaktı, çok sevdiklerimi ısırırım ben, yemek isterim, ama burada bir hasara sebebiyet vermemek için, öptüm. Sonra 'N'aber' dedi. Şimdi pek çaktırmamakla birlikte zamanında epey bir aile terbiyesi almışlığım vardır. En azından bir şey sorulduğunda cevap vermeyi, hatır sorana 'İyiyim teşekkür ederim' falan demeyi bilirim. Şimdi burada da dili olan normal bir vatandaş ne der? 'Şahane', 'İyidir', 'Karnım ağrıyor' falan der hiç değilse. Peki benim 'gak' demem mümkün mü? Hayır. Kısmi felç diyorum size. Sonraki 15 dakika sabit baktığımı ve hiçbir hayat belirtisi göstermediğimi iddia ediyor E.A. Hakikaten hatırlamıyorum. Böyle bir yıldız çarpması durumu. Şimdi benim hayranlığım, aşkım bir yana, gelelim konsere. Aksu'nun nefis köpeğinin sahneye fırladığı ilk dakikadan, 'Şarkı Söylemek Lazım'ın bisine kadar inledi Açıkhava. Hayatınızın mutlaka bir yerlerine değmiş onca şarkının hepsi, dehşet verici biçimde herkesin ezberindeydi. Valla, ne desem boş, Pazartesi gecesi üçüncü ve son konser. Gittiniz gittiniz; gitmezseniz kendiniz kaybedersiniz. Ben kendi adıma şu kadarını söyleyeyim. Öptükten iki dakika sonra dudağımı yaladım. Tadı damağımda kaldı.

(Nur Çintay A.'nın 14 Haziran 2002 tarihli Radikal'deki yazısı)

0 Yorum Ekle:

Yorum Gönder

<< Home

 8o  XMLº 
Blogwise - blog directory
Music Blog Top Sites
blog search directory
Blogarama - The Blog Directory
Proogle.de
Link Dünyası>
Technorati Profile