10 Ekim 2005

Hayat kaçıyor kalkın!


(Pakize Suda'nın Sezen Aksu'yu anlatan Yazı Dizisinden)

Sezen aşık değil maalesef. Uzun süredir hayatında kimse yok. Beraberliğimiz sırasında, günde 150 defa söyledi bunu. Zaten olsaydı görürdüm. Öyle gizli kapalı işler yapamaz. Aşıksa, hele taze bir aşksa dizinin dibinden ayırmaz sevdiğini. Birilerinin, başka birilerini sevda yüzünden cezalandırmasından şikayetçi: “Sevda suçlusu oluyorsun. Birini sevdiğinden dolayı cezalandırılıyorsun. En büyük ceza bunun için kesiliyor insana.Sende bağımsız olarak çarpıyor. Nereye kadar durduruyorsun.? Hayatın temel meselesi buymuş gibi bunu öne çıkartıyor. Yani herkes bir başka insanın aşk, tensel, cinsel, duygusal meselelerine yoğunlaşıyor. Çünkü herkes için en önemli şey bu. Tabii kurallar, kaideler, şunlar bunlar olunca da herkeste bir ayıplama başlıyor. Başkalarını ayıpladığın zaman kendin rahatlıyorsun.Kendin o sınıfa dahil olmuyorsun. Kendine bir ayrıcalık, başkalarıyla uzlaşmak için fırsat vermiş oluyorsun. Böyle bir olanak sağlıyor. Benim gibi risk alan, gözü kara insanlar hayat boyu dayak yemeye mahkum. Ama dayak yiye yiye dayak atmayı da öğreniyorsun. Çok da fena döverim. Coşkularını dibine kadar yaşayamayan herkes mutsuz.”
Sezen mutfakta sabahları zeytinyağı içer, çok sağlıklı besleniyor ve sporu asla ihmal etmiyor. Sebze hastası. Vakumlu kaplarda maydanoz, roka, taze soğan ve daha birçok yeşillik buzdolabında hazır onu bekliyor. Gecenin bir saatinde bir bakıyorsunuz kucağında maydanoz kabı, tutam tutam maydanoz yiyor. Yanında Hellim peyniri.. İzmir tulumunu da çok seviyor. Bir ara kimin evine gitse, kapıdan girerken “Tulum peyniriyle kola var mı?” diye sorardı.
Her sabah 7.30 da kalkar ve sıkı bir kahvaltı yapar. Simitçi kısmı o saatte, o muhitte kahvaltı eden biri olabileceğini düşünmediğinden kapıdan simit alma imkanları yok. Ama o ne yapıp edip her sabah taze simit yiyor. Saydım, bir günde tam 50 diş sarımsak yedi.. Öğleleri sadece salata yiyor. Etle pilavı veya makarnayı aynı öğünde yemiyor.. Sezen’in damak zevkini Onno geliştirdiği gibi, yemek yapabilmesinde de o sebep olmuş. Bakmış ki Onno yemek yemeği çok seviyor… Yani erkeğin midesine yol giden hikayesi. Şimdi 15 dakikada harika şeyler yapıyor. Bana yaptı. İşte 1 tanesi: “Diyet tereyağını tavaya koydu. Haşlanmış tavuk etleriyle ve dövülmüş sarımsakla 2 dakika sote etti, haşlanmış mantar ve köri sos ilave etti. 5 dakika ateşte çevirdi ve ocaktan aldı. Başka bir tavada ceviz kadar tereyağını eritip içine kırmızı pul biber atıp tavuğa ilave etti. Vallahi çok güzeldi."
4 katlı evi tamamen kendi eseri. Zaman içinde değişiklik gösteren yaşam tarzına göre birkaç kez yeniden düzlenmiş. Son olarak zemin kattaki 2 odayı birleştirerek kendine bir suit oluşturmuş. Sadece yaşanacak değil, müze gibi gezilecek bir mekan yaratmış. Akşamüzeri evden çıkarken, dönüşte o muhteşem görüntüyle karşılaşabilmek için evin her yerindeki mumlarını ve abajurları yakıyor. Gecenin 1 saatinde eve döndüğünde ise, Süheyla’ya sızlanıyor. “Biz niye yalnızız, bu mumları niye yaktık, hadi herkes gelsin.” Evle çok ilgili. Sürekli etrafı düzeltiyor. Her şey yerli yerinde olsa bile her objeye 1 kere dokunarak düzeltiyormuş intibaı yaratıyor. Sabahlarını genellikle evde geçiriyor. Saat 10.00 a kadar okuyor, yazıyor, çiziyor.. Ondan sonra günlük programı başlıyor. Hiçbir işini ertelemiyor… Sezen tilki gibi kısa uykuyu sever. Aslında bu başlık yanlış. Sezen’in uykuda geçen zamanı yok gibi. Günde 3 saat uyuyor. O 3 saat içinde de en az 2 kere mola veriyor. Uykuya geçişi çok enteresan. Kahkahalar atmasıyla uyuması arasında 3 sn var. En enerjik haliyle gülüp oynarken aniden susup saçlarını topuz yapar gibi geriye topluyor ve gidip kanepeye kıvrılıyor. Bir bakıyormuşsunuz ki uyumuş. Bir gece yine böyle kanepeye kıvrılıp uyuyunca Şebnem Ferah, Aykut Gürel'e “Hadi artık gidelim, Sezen uyuyor” demiş. Aykut “Yok birazdan uyanacak, bütün konuştuklarınızı duyuyorum” diyecek ve kola isteyecek. Sonra da “Hadi ne yapıyoruz? diyecek” demiş. Ve Aykut’un söyledikleri sırasıyla gerçekleşmiş. Hem de gece boyunca birçok kez.. Her sabah 05.00 da kalkıyor ve evdekilere bağırıyor:” Hayat kaçıyor kalkın” ve ekliyor: “Hadi bir şey yapalım..” Kendi uyumadığı gibi de etrafındakileri de uyutmuyor. Haliyle herkes bu duruma çareler arıyor. Kuzeni Zehra 1 keresinde “Bağırsaklarımdan hastayım, 10 gün İngiltere’de tedavi göreceğim” diyerek evine kapanıp uyumuş.. Bir konser nedeniyle Antalya’da oldukları bir gece, orkestra elemanları Sezen’in seher vaktinde sürprizinden korunmak için resepsiyona değişik isimler vererek odalarına yerleşmişler. Sabah başta Garo Mafyan olmak üzere tek tek herkesin odasını anahtarla açıp “Günaydın” dediğini nasıl olupta resepsiyonun Sezen'e dayanabileceği yanılgısına düştüklerine çok hayıflanmışlardır herhalde.Hemen hemen herkesin Sezen’in uykusuzluğuyla ya da erkenciliğiyle ilgili anısı vardır. Bir gece Gül Oğuz kanepede, o yatakta derin uykulardayken Gül, Sezen’in sesini duymuş: -Gülüüüüüüüüüm! -Ha Sezen’im? -Hani benim beyaz bir elbisem vardı ya. Onun şeyi içime sinmiyor. -Ay hangi elbise olduğunu çıkaramadım Sezen’im. Gül’ün o saatte Sezen'in elbiselerini hatırlaması mümkün mü? Ben olsaydım diyaloğun “Ha Sezen’im?” kısmı bile gerçekleşemezdi.

0 Yorum Ekle:

Yorum Gönder

<< Home

 8o  XMLº 
Blogwise - blog directory
Music Blog Top Sites
blog search directory
Blogarama - The Blog Directory
Proogle.de
Link Dünyası>
Technorati Profile